İzolasyon ve genel hijyen sürecinden
bahsettiğim yazıdan sonra gelen geribildirimler üzerine yazdığım bu yazımda da
covid-19 sürecinde sağlığımızı korumada neler yapabileceğimizi anlatacağım.
Yazıma başlamadan önce şunu belirtmek isterim ki buradaki hiçbir öneri
covid-19’un tedavisi ya da covid-19’a özel koruyuculuğu olan yöntemler
değildir. Bu yazacaklarım sadece olası bir enfeksiyon durumuna daha hazır
girmenizi sağlayabilecek tavsiyelerdir. Vücudumuza giren virüslerin bizleri
hemen enfekte etmediğini(bağışıklığı baskılanmış hastalarımız haricinde)
belirli bir virüs yüküne maruz kalmamız gerektiğini bilmemiz gerekir. Bizi
enfekte edebilecek virüs yükü eşiği ise kişiden kişiye hatta aynı kişide farklı
zamanlarda bile değişir. Bugünkü anlatacaklarım bu eşiği daha yukarı taşımaya
yönelik olacaktır.
Öncelikli olarak stresin bağışıklık
sistemini olumsuz etkilediği bilgiyle başlayalım. Stres kişinin bağışıklık
sistemini baskılayan, iyileşme sürecini olumsuz etkileyen ve hatta düşünebilme
yetimizi bile kısıtlayan durumdur. Devamlı olumsuz haberlere şahit olmak, evde
kapalı kaldığımız, rutinlerimizin bozulduğu şu zamanda duygu durumumuzu kötü
etkilemekte, stres seviyemizi arttırmaktadır. Dikkatimizi gün içerisinde başka
şeylere yönlendirerek kafamızdaki stres unsurlarından biraz uzaklaşmamız
gerekir. Hobilere vakit ayırmak ve/veya yeni hobiler edinmek, bildiğimiz stres
yönetim yöntemleri varsa onları uygulamak, biliyorsak meditasyon yapmak,
ibadetlere vakit ayırmak gibi yöntemlerle molalar vermeliyiz.
Aksi tadirde enfeksiyona
daha açık hale geliyoruz.
Düzenli uykunun bağışıklık sistemimizde
önemli bir yeri vardır. Kaliteli bir uyku enfeksiyonlara karşı daha dirençli
olmamıza yardımcı olur. Uykumuz ortalama 8 saat olmalıdır. Ancak azınlık bir
grup olan daha fazla ya da daha az uykuya ihtiyaç duyan grubun rutinini bozarak
bu saatlere uymaya çalışması da uygun değildir. Normal uyku rutinini sürdürmesi
daha doğru olacaktır. İzolasyon öncesi günlük yaşantısından farklı olarak gününün
neredeyse tamamını evde geçiren kişilerin yatış ve kalkış saatlerini rutine
sokması gerekir. Birgün çok geç, diğer bir gün çok erken uyumak da uyku
düzeninin bozulmasına sebep olacaktır. Alışkanlığın dışında yapılan
şekerlemelerin gece uyku düzenini bozduğunu da unutmamak gerekir.
Dikkat etmemiz gereken diğer bir konu ise su
tüketimidir. Vücudun daha dengede olması, sistemlerin daha aktif olması ve
enzimlerin daha verimli çalışabilmesi su tüketmemiz önem arz etmektedir. Ayrıca
su tüketiminin ağız, boğaz ve akciğerlerin nemliliğini korumasında çok
önemlidir. Bu organların daha kuru olması nefes alış sırasında süzülmeyi
azalttığı ve enfeksiyonlara zemin hazırladığını biliyoruz. Önerilen su tüketim
miktarı 8-10 bardak yani 2-2,5lt kadardır. Gün içerisinde su içmeyi unutanların
sürahi ya da şişlerle ne kadar su içtkilerini takip etmeleri faydalı olacaktır.
Su içmeyi alışkanlık haline getirene kadar da takibine devam ediniz.
Ülkemiz çok farklı mutfaklara ve beslenme
kültürlerine sahiptir. Verimli bir coğrafyaya sahip olmanın avantajıyla birçok
vitamin ve minerali edinebiliyoruz. İyi geldiği söylenen bir besine(kelle-paça,
soğan-sumak gibi) ağırlık vererek tek yönlü beslenme yapmak yanlıştır. Besin
takviyesinde doğru olan eksik mineral ve vitaminleri beslenme ve diyetietik
uzmanlarının önerisiyle desteklemektir. Covid-19 özelinde bakacak olursak,
yapılan yayınlar Potasyum(Kuru kayısı, kuru erik, muz, patates gibi besinlerde
çokça bulunur) ve Çinko(Kabak çekirdeği, tam tahıllar, yulaf ve çiğ badem gibi
besinlerde çokça bulunur) değerleri
düşük olanlarda daha fazla vakaya rastlandığını göstermektedir. Eğer ki bu
değerlerde düşüklük varsa(fazlalıklarının da kalp problemleri gibi ciddi
problemlere yol açtığını unutmayınız) bu besinlerden zengin beslenmek ve
takviye almak olumlu olabilir. Beslenirken ağır yağdan zengin(zor sindirilen
yağlı yemekler) yiyeceklerden uzak durmak gerekir. Bu şekilde beslenmek nemli
patojen olan Covid-19’un vücuda yerleşimini kolaylaştırıyor. C vitamini de vücut
direncini arttırdığı için desteklenmesi fayda sağlayacaktır. Dışarı
çıkamadığımız ve güneş ışığına az maruz kaldığımız şu günlerde D vitamini
desteği de sağlığımızı korumada önemlidir.
Sağlığımızı korumada bir diğer kilit konu
ise egzersizdir. Egzersizin stres seviyesini azalttığı, motivasyonu arttırdığı,
bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinmektedir. Ayrıca vücudumuzdaki
sistemlerin hareketsizlikten olumsuz etkilendiğini unutmamak gerekir. Yoga,
pilates gibi disiplinlerin uygulanması bu anlamda son derece yararlıdır. Ancak
bu tip aktiviteleri bilmiyorsak, ev içerisinde volta atmak, yerinde saymak,
kültür fizik hareketleri diye bildiğimiz germe-kuvvetlendirme hareketlerini yapmak
da faydalı olacaktır. Gün içerisindeki hareketlerimizin de azaldığı günlerde
hareket etmeyi bırakmamak gerekir. Bu egzersizlerin dışında nefes egzersizleri
yapmak, özellikle etkin öksürmeyi öğrenmek faydalı olacaktır. Nefes
egzersizlerinin Covid-19’a karşı kanıtlanmış bir koruyuculuğu bulunmamaktadır.
Ancak pnömoni(zatürre) yaptığı da bilinen Covid-19 hastalığı sırasında ya da
hastalıktan sonra ihtiyaç olması durumunda bu egzersizlere aşina olmak yararlı
olabilir. Her hasta farklıdır, dolayısıyla hastalara uygulanan akciğer
rehabilitasyonu da farklı olacaktır.
Ancak doğru öksürme tekniğini bilmek, solunum kontrolünü sağlamayı öğrenmek ve
güçlü solunum kaslarının bu süreçlere pozitif katkısı olacaktır. Uygulancak
olan rehabilitasyon sürecinin daha verimli geçmesi için zemin oluşturacaktır.
Tütün ve tütün mamüllerini tüketmemenin sağlığınıza
büyük bir katkısı olacaktır. Sebeplerinden kritik olan birini basitçe açıklamak
gerekirse, solunum sistemimizde yutaktan uç bronşçuklara kadar siliya denilen
tüycükler vardır ve bunlar yutağa doğru hareket eder. Ayrıca tüm havayolu
boyunca mukus salgılayan epitel hücreleri vardır. Salgılanan mukus, mukozal bir
örtü oluşturarak mikroorganizmaların geçişini engelleyen fiziki bir bariyer
yapar. Mukozal örtü üzerindeki mikroorganizmalar siliyalar yardımıyla
tutularak, siliyar hareketle yutağa doğru itilir. İçilen her sigara bu siliya
harketini en az 2 saat kadar engellemektedir. Havanın süzülümünü azaltırken,
enfeksiyona ortam sağlamaktadır. Uzun süreli sigara kullanımında ise hem
bronşiyal yapılar hem de mukozal yapılar zarar görerek akciğerin savunma
sistemine ciddi zararlar vermektedir. Bu sebeple duman ve duman maruziyetinden
uzak kalınız.
Yazımı sonlandırırken başta beni yetiştiren
hocalarım olmak üzere tüm fizyoterapist meslektaşlarımın “Türkiye Fizyoterapistler
Günü” nü kutlarım. Daha güzel, daha verimli, daha bir arada olabileceğimiz
yıllara... Sorularınızı ve katkılarınızı çekinmeden
yazabilirsiniz. Sağlıkla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder